Foça Gezi ve Fotoğraf Rehberi

Foça Gezi ve Fotoğraf Rehberi

Foça Gezi ve Fotoğraf Rehberi : Foça Nerede? Adını foklardan alan Foça, İzmir`in kuzeybatısında yer alan bir sahil ilçesi. Kent, batıda İzmir Körfezi, doğuda Menemen, kuzeyde Çandarlı Körfezi ile çevrili.

Karataş efsanesi gibi Foça’nın kara taşına bastıysanız Foça’dan ayrılamazmışsınız.

GENEL BİLGİLER

Deniz Fokları’nın anavatanı Foça’ya hoş geldiniz.

Foça’yla ilgili ilk izlenim: Rahat, Yavaş ve Rüzgarlı

Kısa Tarihi – Foça Gezi ve Fotoğraf Rehberi

İsmini; şehri çevreleyen adalarında yaşayan foklardan alan Phokaia, M.Ö. 11. yüzyılda Aiol uygarlığı tarafından kuruldu. Phokaia’daki İon yerleşimi M.Ö. 9.yüzyılda başladı.

Foça 13. yy’da Türk Beyliklerinden Çaka Bey’in; daha sonra ise Saruhan Beyliği’nin yönetimindeydi. Fatih Sultan Mehmet, 1455’te Foça’yı imparatorluk topraklarına kattı.

15 Mayıs 1919’dan, 11 Eylül 1922’ye kadar Yunanistan’ın egemenliğine girdi. Atatürk tarafından yeniden Türkiye’ye dahil edildi.

Ulaşım:

Havayolu : Hem Foça’ya 26km mesafede bulunan Kaklıç Havalimanı’nın hem de onun 3km doğusundaki Çiğli Havalimanı’nın her ikisinin de her nedense askeri havalimanı olarak kullanılması ve sivil uçuşlara açılmaması sebebiyle A.Menderes Havalimanı’nın kullanılması gereklidir. İzmir Havalimanı’nın Foça’ya uzaklığı 78 km’dir. Taksi yada transfer imkanı olmayanlar için İzban (Metro) seferleri ile Havalimanı’ndan Hatundere istasyonuna ve oradan da transfer otobüsü ile Foça’ya ulaşma olanağı bulunuyor. Yolculuk süresi 2 saat 30 dakika.

Karayolu : İzmir’den yaklaşık 60km uzaklıktaki Foça’ya 1 saatte ulaşmanız mümkün. Manisa’dan 80 km – 1 saat uzaklıktadır. Çevre yerlerden Yeni Foça 20 km, Aliağa 40 km, Bergama 88km, Ayvalık 135 km uzaklıktadır. Daha popüler destinasyonlardan Alaçatı 150km (2 saat), Efes 135 km, Kuşadası 150 km uzaktıkta bulunuyor.

Otoban : İstanbul’dan Foça yaklaşık 5 Saat uzaklıktadır. İzmir Otoyolu ve Kuzey Ege Otobanı kullanılabilir. Foça, Bursa’dan 3 saat 30 dakika (330km) , Ankara’dan 630 km – 7 saat 30 dakika, Adana’dan ise 950 km – 11 saat 30 dakika uzaklıktadır.

Demiryolu : İzban (Metro) seferleri ile Gaziemir, Buca, Alsancak, Halkapınar, Karşıyaka ve Mavişehir gibi semtlerden Foça’ya metro ile gelmeniz mümkün. Bunun için gerekli bilgiyi izban web sitesinden öğrenebilirsiniz.

Denizyolu: Yaz aylarında ve haftasonlarında İzmir’den vapur seferleri düzenleniyor. Detaylı bilgi izdeniz web sitesinde.

Gezilebilecek Yerler : Foça Gezi ve Fotoğraf Rehberi

Kültür turizm’nden hoşlananlar için;

Foça Tarihi Merkezi : Geçmişten günümüze Foça’da gündelik yaşamı içeren ve kolay ulaşılabilen genel bir bilgiyi alabileceğiniz küçük bir ofis. Haftaiçi mesai saatlerinde açık. 115. sokakta. Ücretsiz.

Denizcilik Merkezi : Deniz Kuvvetleri’nde kullanılan alet ve teçhizatların yanı sıra 1974 Kıbrıs Savaşı’ndan görünümler ve elde edilen askeri malzemeler de sergileniyor. Giriş ücretsiz. Aşıklar Caddesi – Büyükdeniz’de.

Kale, Beşkapılar, Kibele Sunağı : Hepsi aynı yerdedir. Kalenin çevresindeki yürüyüş yolundan giderek hepsini görebilirsiniz. Deniz surlarının bir bölümü halen ayakta. Özellikle Ortaçağ’da kullanılan kısmı görülebilir. Restorasyon görmüş olan bu kalenin özellikle Büyükdeniz’e giderken ki son iki burcu nasıl restorasyon yapılmamasının canlı kanıtı gibidir. Ve arkeoloji öğrencilerine gezdirilip gösterilmesi gerekir.

Yel Değirmenleri : Rumlar tarafından yapılan değirmenlerin bugün sadece 1 tanesi tam olarak ayaktadır. Diğer iki tanesi nedense restore edilmemiş. Değirmenlerin olduğu tepeden Foça körfezinin manzarası gün batımında harika.

Siren Kayalıkları‘na da gitmeden dönmeyin. Homeros’un ünlü Odeysea’sına konu olan kayalıklar, dalgaların ve rüzgârların aşındırması sonucu oluşmuş. Efsaneye göre rüzgarlı havalarda çıkan siren sesi gemicileri buraya çekiyormuş, ancak kayalıklar da gemileri batırıyormuş. Tekne turları ile gidilebilen Siren Kayalıkları, hiç görülmese de fokların yaşam alanı gibi tanıtılıyor.

Bazı rehberlerde görebileceğiniz Su Kemerleri, Osmanlı Mezarlığı, Şeytan Hamamı, Pers Mezarı, Fatih Camisi özel zaman ayırıp gezmeye değecek yerler değildir. Hatta bazı rehberlerde henüz kazılmamış antik tiyatroyu gezmenizi bile önerenler var 🙂

Plajlar (Yakından Uzağa)

Kasaba içi plajlar : Küçükdeniz ve Büyükdeniz plajları, sabahları yazlıkçıların öğleden sonra günübirlikçilerin tercih ettiği yerler. Duş, kabin, şezlong, şemsiye olanakları ya yok ya da sınırlı.

Karakum Plajı : Meydana sadece 2km uzaklıktaki plajda belediyenin işlettiği bir cafe bulunuyor. Şezlong kiralama mümkün. Ancak deniz ve denizin dibi temiz değil.

Voodoo Beach, Q Beach & Şamata Beach : Yanyana olan bu üç plaj, meydana 3 km uzaklıkta. Küçük bir otopark, araçsız – dolmuşla ulaşım olanakları var.

Hanedan : Meydana 5km uzaklıkta. Aynı isimli otelin içinde bulunuyor. Araç yoksa dolmuşla da gidilebilir.

Bueno Beach : 7km kuzeyde bulunuyor. Köpük partisi, dansöz, dj var.

Kosova Plajı : 8km kuzeyde bulunan bir halk plajı. Aynı zamanda kamping de var.

Mersinaki Plajı : 9km kuzeyde bulunan bir halk plajı. Güvercin adasının karşısındaki plajda tesis yok.

Acar Kamping : Kamping alanı 10km kuzeyde.

Sazlıca Plajı: Terk edilmiş Rum köyü olan Sazlıca’nın plaj kısmı merkeze 15 km uzaklıkta.

Mambo Beach: Yeni Foça yönünde, merkeze 18km uzaklıkta özel plaj.

Konaklama – Foça Gezi ve Fotoğraf Rehberi

Foça genellikle küçük otellerin yeridir. Etraftaki birkaç büyük işletme dışında tamamı ya küçük otel yada ev kiralama şeklinde hizmet verir. Detaylı bilgi almak isterseniz; Buradan trivago otellerini yada burayı tıklayarak airbnb kiralık evlerini inceleyebilirsiniz.

Yeme – İçme

Balık : Fokai Restaurant (Kaleiçi), Celep (Küçükdeniz), Deniz (Küçükdeniz)

Kebap, Pide : En Gözde

Ege Mutfağı : Kuzina

Dondurma : En iyisi Büyükdeniz sahildeki Hüsnü Usta’dır

Cafe & Bar : Gatsby (Çarşı), Kavala (Küçükdeniz), Martı (Belediye arkası)

Ne Alınır

Foça Karası kırmızı şarap, zeytinyağı, zeytin alınabilir.

Foça Tarihi

17.yüzyıl sonlarına kadar sadece Kale içi’nden oluşan Foça’da kale dışı yerleşim ilk kez 19. yüzyılda görülmüş. Eskiden gece kale kapıları kapanır, gece geç gelenler dışarıda kalırmış. Eski kaleye sığabilmesi için evler çok küçük yapılmış. Abdulhamit zamanında kurallar değişmiş, daha fazla özgürlük verilmiş. Böylece ilk kez kale dışında evler yapılmaya başlanmış. Güzel ve gösterişli bu evlere dış evler – xospita denilirmiş.

1835 yılında kenti ziyaret eden bir İngiliz şehirde 1000 ev bulunduğunu, bunların 600’ünün Türk, 400’ünün Rum olduğunu yazar. Ancak 19.yy ikinci yarısında Yunan Adanaları’ndan Foça’ya yaşanan göç nüfus yapısını değiştirir. 1902 yılı Osmanlı Salname (yıllık) kayıtlarına göre Foça’da yaşayan 10.380 kişiden 7.584 tanesi Rum’dur.

1864 yılı kayıtlarına göre Foça’da dokuz mahalle vardı. Bunların üçü kale içinde (Cephane, Cami Kebir ve Bad-i Asiyab) diğerleri kale dışındaydı. Bunlardan Büyük Kapı (Karma) , Küçük Kapı (Rum), Büyük Deniz (Türk), Küçük Deniz (Rum), Aya Nikola (Rum), Aya Triada veya Boyalı Mahalle (Rum). Hora adı verilen kaleiçi’nde Aya Nikola Bizans Kilisesi ayrıca 1797’de inşa edilen Aya İrini ve Aya Anastasya Kiliseleri ile kuzeyde Aya Triada Kilisesi (1890) bulunmaktaydı. Şehirde Rumlara ait iki mezarlık vardı. Bunlardan Aya Konstantin zenginlere, Aya İrini ise fakirlere hizmet veriyordu. Bağarası’nda Vaftizci Yahya Kilisesi ve Aya Nikola Kilisesi bulunuyordu.

1884 yılı Aydın il yıllığına (salname) göre; Foça’da 3462 Türk, 7826 Rum, 212 Musevi olmak üzere toplam 11730 kişi oturmaktaydı.

100 Yıl Önce Foça

1908 yılı geldiğinde Foça’da yaşayan Osmanlı Rumu sayısı 14.444 kişiye fırladı. Kayıtlara göre Türk nüfus 3.617 kişi, 70 Musevi ve 597 yabancı yaşamaktaydı. Yabancıların çoğu da Yunanistan Krallığı vatandaşlarıydı. Foça’da 20 kadar musevi aile de vardı. Kale içinde bir de Sinagogları bulunuyordu. Museviler ticaretle uğraşıyordu. Tekstil, ipek ve yorgan sattıkları dükkanları vardı, ayrıca çevre köylere gidip satış yapıyorlardı. Ayrıca 5 Ermeni aile bulunuyordu. Kahve ve leblebi sattıkları dükkanları ve demirhaneleri bulunuyordu.

Geçen yüzyılda Foça, tuz ihracatının yapıldığı önemli bir limandı. Tuzlada çalışan Rumlar, Türklerle birlikte çalıştığı için Türkçe konuşurlardı. Türkler de Yunanca biliyordu. Kahvehanelerde çalışanların hepsi Türkçe konuşuyordu. Rum kadınlar tek kelime Türkçe bilmiyordu. Foça’da her zaman iş vardı, tuz ve diğer işlerde. Halkın düzenli işleri vardı ve düzenli ödeme alırlardı. Ayrıca hemen her ailenin üzüm bağları vardı. Bazıları İzmir’e gider ve Ragel Dökümhanesi’nde çalışırdı. Diğerleri helva yapan dükkanlarda çalıştı. Midilli’den insanlar Foça’ya taşınır, orada evlenir, kalır, orayı severdi. Keşan’dan, Uzunköprü’den, Malkara’dan Rumlar kadar Bulgar rayaları da gelmişti. Foça’da yaklaşık 15 Bulgar vardı. Bağcılık ta iyi bir işti. Bağarası’nda bir çok bağ vardı, koyu ve sarı üzüm verirlerdi. Halk, kurutup bunları İzmir’e gönderiyordu. Ayrıca Balıkçılık’ta önemli bir gelir kaynağıydı. Özellikle Gediz deltasında balıklar çok lezzetliydi. Eski Foça’da birçok dükkan vardı: bakkallar, tekstil mağazaları, demirciler. Bütün köylüler pazar günleri alışveriş yapmak için Foça’ya geliyordu. Eczanelere ve doktorlara gitmek için de Foça’ya gelirlerdi. Ve bir tersane de bulunuyordu. Orada kayıklar ve mavnalar yapıyorlardı.

Haftada 3 kez İzmir’e giden bir vapur limandan kalkarmış. Güzergahı Eski Foça – Yeni Foça – Dikili – Ayvalık olan vapur aynı rotayla geri dönermiş.Aynı zamanda yelkenli tekneleri kullanarakta İzmir’e gidiliyormuş. Ayrıca 2’si bir gün, diğer ikisi ertesi gün İzmir’e giden 4 fayton çalışıyormuş. At arabaları sabah İzmir’e gider, akşam dönermiş. Gediz nehri kıyısında bir köy olan Gerenköy’de, fayton karşıya geçmek için sala binermiş. Sonra Seyrek’e uğrayıp Kordellio’ya (Karşıyaka) ulaşılır. Araba daha sonra bir at handa durur, yolcularsa vapurla İzmir’e geçermiş. Yolculuk 4,5 saat sürermiş. Menemen ise 4,5 saat mesafedeymiş o zamanlar, asfalt bir yol bulunuyormuş. Foça’ya en yakın köy 3km güneydeki Hacılar (Vari) köyüymüş. Oraya ulaşmak için uygun yol yokmuş ve sadece patikalar kullanılıyormuş. Köyün arazisi şuan askeri tesis içinde kalmış. Vari’nin doğusunda Söğütçük bulunuyormuş. Günümüzde cezaevi’nin bulunduğu yerdeki köye 1,5 saatte ulaşılırmış. Kozbeyli çoğu Türk olan yaklaşık yüz evden oluşan küçük bir köymüş. Türkler köyün doğu tarafında, Hıristiyanlar ise batı tarafında, bir cadde ile ayrılmış olarak yaşıyorlarmış.

Eski Foça’da bir kaymakam, Yeni Foça’da bir müdür bulunuyordu. Osmanlı resmen iflas etmiş ve borçlarını ödeyemediğini bildirmişti. Osmanlı borçlarının tahsilatı için kurulan Düyun-u Umumiye Defterdarlığı’nın işleri için bir defterdar bulunurdu. Tuz ihtacatı kayıtarını tutuyordu. Hükümet Konağı küçük denizde bulunuyordu.

Foça, Aydın Vilayeti’nin bir parçasıydı ve vilayet merkezi İzmir’deydi. Önemli mahkemeler ve olaylar için İzmir’e gitmek gerekiyordu.

Türk – Rum ilişkileri ise yüzyıllarca sorunsuzdu. Eğer bir Türk ve Rum arasında anlaşmazlıklar olursa mahkemede sonuca kavuşuyordu. Mahkemelerde Rumlarda çalışıyordu. Türklerle Rumlar iyi anlaşıyordu ama birbirlerinin evlerine gitmez, misafirlik yapmazlardı. Ticaret Rumların elindeydi. Türkler bakkal dükkanları ve kahvehaneleri vardı. Türkler Uzo (Yunan Rakısı) içmek istediklerinde Rum tavernalarına giderlerdi. Türklerin geniş toprakları bulunuyordu. Bazı Rumlar bu arazilerde çalışıyorlardı. Rum çobanlar Türk beylerin hayvanlarını otlatırdı. İlk anayasa ilan edildikten sonra Rumlarda askere alınmaya başlandı. Başlangıçta Rumlar askere gitti, ancak daha sonraları Midilli’ye kaçmaya başladılar.

Foça’da belediye 1874’de kurulmuş. Belediye meclisinde 4 Rum ve 2 Türk vekil bulunuyormuş. 1894 yılında Foça Limanı’na Osmanlı, İtalyan, Yunan ve İngiliz bandıralı 363 vapur ile 2706 yelkenli gemi girip çıkmıştır.

Foça’da Aya Nikola, Aya Triada ve Aya İrini isimli üç kilise, kuzeyde Aya Konstantin kilisesi ve mezarlığı ve Aya Yorgi mezarlığı bulunuyormuş. Biri kızlar biri erkekler için olmak üzere iki Rum okulu bulunuyormuş. Biri şuan Foça Milli Eğitim’in bulunduğu bina, diğeri günümüzde otogarın yanındaki çay bahçesinin yerinde bulunan iki katlı binaymış.

1913’te arkeolojik kazılar için Foça’ya gelen Fransız Arkeolog Felix Sartiaux notlarında 1913 yılı Foça’sını şöyle tanımlıyor:
“Foça’da genellikle iki katlı evler taş evler bulunuyor. Bazıları ise tek katlı. Genel özellikleri, dört cepheli, pencereli ve panjurlu olmaları. Rıhtım ve alışveriş caddeleri taş döşeli. Yaz aylarında insanlar sandalyelerini ağaç gölgesine veya mağazaların arasına brandalar gererek oluşturulan gölgeliklere koyarak oturuyorlar. Manzarası, sahili, insanların giyimleri ile her şey Ege kıyılarının atmosferini hatırlatıyor. Tuz depoları ve Gümrük binası heybetli boyutlarıyla kolayca ayırt ediliyor.”

1911 ve 1912 Balkan Savaşlarında ağır bir yenilgiye uğrayan Osmanlılar, Rumeli’den tamamen kovuldu. Yüzbinlerce Türk, Anadolu’ya göç etti. Binlercesi de soykırıma uğradı. Savaşların sonucu Anadolu’yu da etkiledi. Hem Rumeli’den gelen muhacirler Türk olmayan Osmanlı vatandaşlarına karşı tepkiliydi. Hem de yerli halk Rumlara soğuk bakmaya başladı. 1912’den önce düğünlere, vaftiz törenlerine katılan halk, 1912’den sonra artık Rumlara güvenmiyordu. Osmanlı basınına göre Yunanistan, Balkan Savaşları’nda ele geçirdiği yerlerde Türkleri göçe zorlayarak, yerlerine Rumları yerleştiriyordu. Aynı zamanda Anadolu’daki Osmanlı Rumları para toplanarak Yunanistan’a maddi yardım yapıyorlardı. Balkan Savaşları’nda ordudan kaçıp Yunanistan saflarına katılan Rum – Osmanlı askerleri haberleri de oldukça çoktu.

1914 Olayları

Kurulduğu günden beri Osmanlı hükümetlerinde bakanlık görevi almış olan Rumlar, 1913’ten sonra bir daha kabineye alınmadı. Önemli görevlerdeki Rumlara el çektirildi. Bununla beraber 1913 ve 1914’te, hükümetteki Birlik ve İlerleme Partisi ile İçişleri Bakanı Talat; Rum işletmelerine boykot kararı çıkarttı. Böylece Osmanlı Devleti’nde, ilk kez kendi haklına boykot uygulaması yapıldı. Aynı zamanda olası bir Yunan – Türk savaşına karşı Ege kıyıları ve Trakya’da bulunan yerli Rumların korkutularak Yunanistan’a kaçırılmaları programı başlatıldı. Bunun sonucunda 160bin Rum ülkeyi terk etti.

11-13 Haziran 1914 tarihleri arasında neler yaşandı? Şehrin işlek bir Osmanlı limanından neredeyse hayalet bir kasabaya dönüşmesine neden olan, Hıristiyan vatandaşlarının zorla yerinden edilmesi gerçekleşti.

Balkan Savaşları’nda beceriksizce tüm Balkanları kaybeden Osmanlı, eşi benzeri görülmemiş sayıda gelen Müslüman mülteciyi barındırmak zorunda kaldı. İktidardaki Birlik ve İlerleme Partisi’nin radikalleşmiş önde gelen isimleri, Hıristiyan olmayan yerel azınlıkları ortadan kaldırarak devletin Ege kıyılarını “güvence altına almaya” karar verdiler.

Foça’da da 1914’de yerli halk ile Balkan göçmenleri arasında gerginlikler yaşanmaya başladı. İlkbahar geldiğinde Seyrek, Kozbeyli, Söğütçük, Gerenköy ‘de artan çete baskıları nedeniyle bazı Osmanlı Rumları Eski Foça’ya kaçmaya başladılar.

11 Haziran 1914’te akşam saat 6:30’da, Menemen yolunda kazı yapan Fransız arkeolog ekibi Gerenköy’den kaçan Osmanlı Rumlarının akınına tanık oldu. Gemilerle Midilli’ye kaçmayı düşünen korkmuş Rum vatandaşlar Foça’ya dolmaya başladı.

foca-gezi-fotograf-rehberi
Gemilerle Foça’dan kaçmaya çalışan Rumlar

12 Haziran sabahı Foça’da insanlar evlerine saklandılar, ancak öğle saatlerinde 1000 kadar kişi tekne ve yelkenlilerle Midilli’ye kaçtı. Akşam olduğunda Foça’nın iki yönü haydut çetelerce (başıbozuklar) sarıldı. 13 Haziran 1914 sabahı çeteler şehre girdi. Rumlar sahile kaçtılar ancak yeterli gemi yoktu.

O esnada bölgede kazı yapan Fransız Arkeolog Felix Sartiaux, şöyle anlatıyor:

Yakında şehre yapılan bir saldırının ardından ben ve meslektaşlarım, kendi konutunda barınmalarını öneren kaymakamı reddettik ve korunma istedik. Ancak evlerimizi korumak için bize bir jandarma verildi. Aceleyle dört Fransız bayrağı yaptık ve onları evlerin üzerine astık. Kapılar tamamen açık tutuldu ve kentin yağmalanması sırasında, 700-800 Rum evlerde toplandı ve saldırıdan kurtarıldı.

Sartiaux katliamı şu şekilde tarif etti:

Evlerimiz önceki geceden gelen mültecilerden boşalırken, evi şiddete karşı güvenli hisseden yeni gelenler doldurmaya başlıyorlar. Her şeyden vazgeçtikleri ve kaçtıkları için hayatları kurtuldu. Çoğu kanla kaplı yırtık kıyafetler giyiyor. Saldırının vahşetinden ötürü, biraz ekmek bile alamamışlar. Zengin varlıklılar çıplak ayakla kaçmışlar, haydutlar ayakkabılarını bile almış. Çocuklar ebeveynlerini ararken ağlıyorlar. Bir anneye, iki çocuğunun öldürüldüğünü açıklamıyoruz. Sokakta yeni doğmuş bir çocuk buluyoruz ama annesini bulamıyoruz, bu yüzden onu kendi çocuğunu emziren başka bir kadına veriyoruz. Kadınlar, bize çaresizlik içinde yaklaşıyor, kocalarını, babalarını ya da tecavüze uğramış ya da kaçırılan kızlarını bulmamız için bize yalvarıyorlar.

Rumlara yönelik cadı avı başladı. Rum dükkanları ve evleri yağmalandı. Meydan ateşe verildi. Kiliseler yağmalandı ve zarar gördü. Merkez kilisenin çan kulesine çıkan müezzin ezan okumaya başladı. Bu yağma sonucunda bazı Rumlar Fener adasına kaçtı, bazısı dağlara sığındı ama birkaç gün içinde Foça’daki tüm Rumlar şehri terk etti.

1917 nüfus sayımında Foça’da yaşayan Rum sayısı sıfırdır. Kentteki Türk sayısı 8.384 kişiye çıkmıştır. Yine de 9 yılda Foça nüfusu 18binden 8bine düşmüştür. Rumların bir kısmı 1918 yılında Osmanlı’nın 1. Dünya Savaşını kaybedip Yunan ordusunun Ege’yi işgali ile Foça’ya geri döndüler. 1918’de Foça’da Rumlar 6.318 kişiye ulaştı.

Ancak onlarda 1922 yılında Türklerin Foça’yı geri alması ve ardından yapılan mübadele anlaşması ile şehri tamamen terk ettiler. Mübadele’den sonra özellikle Talatbey (İsmetpaşa) Mahallesi’nden giden binlerce Rum’un yerine Limni, Kavala, Selanik ve Midilli’den gelen Türkler yerleştirildi.

Cumhuriyet Dönemi’nde Foça

2. Dünya Savaşı öncesinde başlayarak Foça’nın askeri bölge olarak ilan edilmesi ve Foça’ya giriş çıkışın sıkı denetim altına alınması, ekonomik yapı üzerinde etkisini hissettirdi. Tuz ticareti Tuzla’ya naklettirildi. Yapılan kamulaştırmalar yüzünden tarımsal üretim giderek azaldı. Bunların sonucu olarak Foça’dan dışarıya göç hızlandı. Bu dönemde Foça küçük bir balıkçı kasabası görünümüne büründü. Binaların birçoğu, özellikle kale içindekilerin çoğu bakımsızlık ve terk edilmişlikten dolayı yok oldu. Bunların içinde cemaati kalmayan mescitler ve kiliseler de vardı. 1940’larda Foça’nın nüfusu 2000e düştü.

1953’de Askeri yasak bölge statüsünden çıkan Foça, yavaş yavaş gelişmeye başladı. 1967 yılında Türkiye’nin ilk tatil köyü olan Foça Club Med, Fransa ve orta Avrupa’dan turist gelmesine neden oldu. Böylelikle Foça’nın gelişimi hızlandı. 1970’lerde yazlıkçılık ve iç turizm de canlanma yaşandı. 1970’lerin sonunda eski yapılara sit kararı çıkacağının duyulması üzerine 2 günde 130 taş ev yıktırıldı. Belediyenin de göz yumduğu bu talan sonucu, Foça tarihi evlerinin çoğunu kaybetti. 1980’lerde betonarme apartmanlar yapılmaya başlandı. İlk başta ranta uygun görünen apartman tipi yazlıklar, mimari dokuyu bozduğu ve kaliteli turist kitlesini kaçırdığı için aslında Foça’ya ciddi zararlar verdi. 1990’larda günübirlikçi ziyaretlerin artması ile ilçe nüfusu yaz aylarında patlama yaşar hale geldi. İzmir’e ve Manisa’ya yakınlığı nedeniyle yazlık konut cenneti haline gelen Foça’da, kent içi yazlık dubleks ve apartmanlarla hızla doldu. Hatta Yeni Foça yolu üzerindeki koylar da inşaatlara yenik düştü. Çok geç verilmiş bir karar olarak, Foça, 1990 yılında Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmiş. Böylece Foça merkezi I. Derece Arkeolojik Sit Alanı, ilçenin tamamı ise Özel Çevre Koruma Bölgesi olmuş.

1990’larda turizm patlaması sonucu Norveç, Almanya ve Fransa’dan turist çekebilen Foça, 2005’te Club Med’in kapanmasıyla beraber tamamen yerli turistlere kaldı. 2005’te gelen yabancı turist sayısı 5.000 iken, 2021’de 500 kişi bile gelmedi.

İzban Metro hattından Foça’ya otobüs seferlerinin başlaması günürbirlikçi turist sayısında patlama yaşanmasına sebep oldu. Her ne kadar Kuzey Ege Otoyolu’nun hizmete girmesi turizmi etkiler dense de pahalı olması sebebiyle hiçbir bir etki yaratmadı. Yeryüzü Pazarı ve Slow Food gibi yeni gelişmeler Foça’ya getirilse de bunların da turizme pek bir katkısı olmadı. Foça’da su sporları alanında turist çekecek bir altyapı yoktur. Ayrıca deniz mağaraları, kıyıya yakın adaları, siren kayalıklarını, fok balıklarını görmek için çaba ve nakit harcayacak turist Foça’ya çekilemiyor. Alışveriş imkanları da oldukça sınırlıdır. Foça her ne kadar arkelolojik bir sit alanı olsa da ilçede dikkate değer bir tarihi kalıntı görülmez. Müze de bulunmaz. Foça’nın turistlere cezbedici bir aktivite sunmaması sonucu kişi başı konaklama 4 günden 1,8 güne düşmüştür. Kaliteli turist çekmek için hiçbir şey yapmayan veya yapamayan bir takım politikacılar için Avrupa’da yaygınlaşan “cittaslow” akımı can simidi gibi gelmiştir. Böylece çabasız turist çekme fırsatı doğduğunu düşünseler de, her akşam ses sınırlarını zorlayan canlı müzikleri ile Foça bu akıma hiç uymaz. Dahası, tüm turist aktivitelerinin bilinçli olarak Küçük Deniz meydanı’na sıkıştırılması nedeniyle yazın adım atmak zor haldedir. Eurovelo Bisiklet ağına dahil olan Foça’ya Bağarası’ndan gelen karayolun bisikletler için gidiş-geliş şerit eklenmiştir. Ancak bisikletle gelen turist sayısının oranı binde biri bile bulmaz.

Foça’ya gelen turistlerin yaptığı aktiviteler, deniz kenarında yürüyüş, birkaç balık restoranında yemek, cafe ve barlarda oturmaktan ibarettir.

Anasayfa * Kivanc Turkalp Photography © 2016-2024